Salgınlar 16. yy’da İspanya ve İtalya’da, 17. yy’da Fransa’da meydana gelmiştir. 1700’lerin başında İngiltere’de meydana gelen salgında tüm nüfusun %2,5’u ve tüm çocukların 1/3’ü ölmüştür. 18. ve 19. yy boyunca yaklaşık 25 yıllık aralarla büyük salgınlar tekrar etmiştir.
1821’de Fransa’nın güneyinde gelişen salgına kadar hastalık diğer benzer üst solunum yolu enfeksiyonlarından net olarak ayırt edilememiştir. Bu salgında Pierre Bretonneau ilk kez difterinin klinik özelliklerini tanımlamış ve 1826’da hastalığa Yunanca’da “deri” anlamına gelen “diphtheria” ismini vermiştir. Böylece hastalığın en önemli özelliği olan sert farenjiyal membranı vurgulamıştır. Ancak hastalığın diğer üst solunum yolları enfeksiyonlarından ayrımı 1800’lere kadar tartışılmaya devam etmiştir.
1821’de Fransa’nın güneyinde gelişen salgına kadar hastalık diğer benzer üst solunum yolu enfeksiyonlarından net olarak ayırt edilememiştir. Bu salgında Pierre Bretonneau ilk kez difterinin klinik özelliklerini tanımlamış ve 1826’da hastalığa Yunanca’da “deri” anlamına gelen “diphtheria” ismini vermiştir. Böylece hastalığın en önemli özelliği olan sert farenjiyal membranı vurgulamıştır. Ancak hastalığın diğer üst solunum yolları enfeksiyonlarından ayrımı 1800’lere kadar tartışılmaya devam etmiştir.
Difteri hastalığının etkeni olan C. diphtheriae sporsuz, kapsülsüz, hareketsiz, pleomorfik gram pozitif bir basildir. Tokmak kelimesinin Yunanca karşılığı olan “coryne” basilin uç kısmını ve kösele veya deri anlamına gelen “diphtheria” ise hastalığın oluşturduğu sert membranı ifade etmektedir.
C. diphtheriae, aerob veya fakültatif anaerobdur. Karbonhidratları fermente ederek laktik asit üretirler. Günışığı, soğuk, kuruluk gibi dış ortamla ilgili faktörlere diğer sporsuz bakterilerden daha dirençlidirler yine de dış ortamda birkaç günden fazla canlı kalamazlar. Besiyerinde ise 2-3 hafta canlılıklarını koruyabilirler ancak
patojeniteleri azalır. 100°C’de 1 dakika, 60°C’de 20 dakika canlı kalabilirler. Bilinen tek kaynağı insandır. Özellikle üst solunum yolunda ve deride kolonizasyonu söz konusudur.
C. diphtheriae için bilinen tek kaynak insandır. Yayılım damlacık şeklinde havayoluyla, solunum veya enfekte deri lezyonları ile direk temas ile olmaktadır. Sterilizasyonu sağlanmamış sütlerle gelişen salgınlar bildirilmiştir. Bakterinin dış ortama olan dayanıklılığı nedeniyle havlu, çarşaf, mendil gibi eşyaların ortak kullanımının da bulaşmada önemli olabileceği düşünülmektedir.
Hastalığın solunum yollarına lokalize tipik formu olan solunum yolu difterisi daha çok soğuk mevsimlerde görülür. Bu durumdan kalabalık yaşam şartları ve kuru sıcak hava sorumlu tutulmaktadır. Deri enfeksiyonları ise özellikle tropikal ülkelerde yağışlı dönemlerde daha sık görülmektedir. Sistemik bulgular görülmez, doğal bağışıklığa neden olur. Deri lezyonları enfeksiyonun önemli kaynaklaırıdır. Yakın temaslılarda solunum yolu difterisi ve kutanöz difteri gelişimiyle birlikte salgınlara neden olabilir. Enfekte deri lezyonlarından kişiden kişiye bulaşmanın solunum yoluyla bulaşmadan daha etkili olduğu bulunmuştur.
Difteri çocukluk dönemi hastalığıdır, bir yaş altındaki çocuklar genellikle anneden geçen antikorlara bağlı olarak korunmaktadır. Sıklıkla 2-5 yaş arasında görülür. İlerleyen yaşlarda C. diphtheriae suşlarına maruz kalma olasılığının artmasıyla birlikte doğal bağışıklık artar, difteri görülme sıklığı azalır. Çocukluk dönemi difteri aşılamasının başlamasıyla birlikte hastalık erişkin yaş gruplarını daha fazla oranlarda etkileyen bir özellik kazanmıştır.
Difteri aşılamasıyla tüm dünyada hastalığın insidansı azalmakla birlikte Doğu Avrupa, Afrika, Bangladeş, Pakistan, Vietnam, tropikal bölgeler ve Güney Amerika’nın bazı bölgelerinde hastalık endemik ve ara ara epidemik olarak devam etmiştir. Hatta ABD’de evsizler, uyuşturucu bağımlıları ve homoseksüel erkeklerdeki deri ve ağız-boğaz taşıyıcılığı nedeniyle özellikle bu gruplarda küçük salgınlar halen görülmektedir.
Difteri aşılaması öncesi dönemlerde bakteri ile temas yaygındı. Bu durum doğal rapel etkisi yaparak bağışıklığın devamlılığını sağlıyordu. Çocuklar hastalığa karşı duyarlı, yetişkinler ise bağışıktı. Difteri, endemik olduğu dönemlerde özellikle 15 yaş altı çocukları etkilemekteydi. Ancak aşılamanın yaygınlaşmasıyla hastalığın insidansının azalması sonucu erişkin yaştaki doğal bağışıklık oranları azalmış ve sonuç olarak hastalığın epidemiyolojisi aşılama sonrası yıllarda erişkin yaşlara kaymıştır.
C. diphtheriae, aerob veya fakültatif anaerobdur. Karbonhidratları fermente ederek laktik asit üretirler. Günışığı, soğuk, kuruluk gibi dış ortamla ilgili faktörlere diğer sporsuz bakterilerden daha dirençlidirler yine de dış ortamda birkaç günden fazla canlı kalamazlar. Besiyerinde ise 2-3 hafta canlılıklarını koruyabilirler ancak
patojeniteleri azalır. 100°C’de 1 dakika, 60°C’de 20 dakika canlı kalabilirler. Bilinen tek kaynağı insandır. Özellikle üst solunum yolunda ve deride kolonizasyonu söz konusudur.
C. diphtheriae için bilinen tek kaynak insandır. Yayılım damlacık şeklinde havayoluyla, solunum veya enfekte deri lezyonları ile direk temas ile olmaktadır. Sterilizasyonu sağlanmamış sütlerle gelişen salgınlar bildirilmiştir. Bakterinin dış ortama olan dayanıklılığı nedeniyle havlu, çarşaf, mendil gibi eşyaların ortak kullanımının da bulaşmada önemli olabileceği düşünülmektedir.
Hastalığın solunum yollarına lokalize tipik formu olan solunum yolu difterisi daha çok soğuk mevsimlerde görülür. Bu durumdan kalabalık yaşam şartları ve kuru sıcak hava sorumlu tutulmaktadır. Deri enfeksiyonları ise özellikle tropikal ülkelerde yağışlı dönemlerde daha sık görülmektedir. Sistemik bulgular görülmez, doğal bağışıklığa neden olur. Deri lezyonları enfeksiyonun önemli kaynaklaırıdır. Yakın temaslılarda solunum yolu difterisi ve kutanöz difteri gelişimiyle birlikte salgınlara neden olabilir. Enfekte deri lezyonlarından kişiden kişiye bulaşmanın solunum yoluyla bulaşmadan daha etkili olduğu bulunmuştur.
Difteri çocukluk dönemi hastalığıdır, bir yaş altındaki çocuklar genellikle anneden geçen antikorlara bağlı olarak korunmaktadır. Sıklıkla 2-5 yaş arasında görülür. İlerleyen yaşlarda C. diphtheriae suşlarına maruz kalma olasılığının artmasıyla birlikte doğal bağışıklık artar, difteri görülme sıklığı azalır. Çocukluk dönemi difteri aşılamasının başlamasıyla birlikte hastalık erişkin yaş gruplarını daha fazla oranlarda etkileyen bir özellik kazanmıştır.
Difteri aşılamasıyla tüm dünyada hastalığın insidansı azalmakla birlikte Doğu Avrupa, Afrika, Bangladeş, Pakistan, Vietnam, tropikal bölgeler ve Güney Amerika’nın bazı bölgelerinde hastalık endemik ve ara ara epidemik olarak devam etmiştir. Hatta ABD’de evsizler, uyuşturucu bağımlıları ve homoseksüel erkeklerdeki deri ve ağız-boğaz taşıyıcılığı nedeniyle özellikle bu gruplarda küçük salgınlar halen görülmektedir.
Difteri aşılaması öncesi dönemlerde bakteri ile temas yaygındı. Bu durum doğal rapel etkisi yaparak bağışıklığın devamlılığını sağlıyordu. Çocuklar hastalığa karşı duyarlı, yetişkinler ise bağışıktı. Difteri, endemik olduğu dönemlerde özellikle 15 yaş altı çocukları etkilemekteydi. Ancak aşılamanın yaygınlaşmasıyla hastalığın insidansının azalması sonucu erişkin yaştaki doğal bağışıklık oranları azalmış ve sonuç olarak hastalığın epidemiyolojisi aşılama sonrası yıllarda erişkin yaşlara kaymıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder